Sivil Toplum Kuruluşlarının (STK’lar) sosyal yaşam içerisinde görünürlüklerinin ve toplam ekonomideki payının artması, sivil toplum yazınında çeşitli konuların gündeme gelmesine neden olmaktadır. Finansal şeffaflık, bu çerçevede ele alınan konulardan biridir. Uluslararası yazında detaylı olarak incelenen bu konuda Türkiye’nin henüz başlangıç aşamasında olduğunu söylemek pek de şaşırtıcı olmayacaktır.
2019 yılı sonunda yürütülen “Üçüncü Sektörde Finansal Şeffaflık Sorunu: Türkiye’deki Sivil Toplum Kuruluşlarının Şeffaflık Düzeylerinin İncelenmesi” başlıklı araştırmada 280 STK’nın internet sitesinde paylaştıkları bilgiler incelendi. Kurumsal şeffaflık, faaliyet şeffaflığı, finansal şeffaflık, genel şeffaflık olmak üzere dört düzeyde şeffaflık değerlendirmesi yapıldı. 100 puan üzerinden gerçekleştirilen değerlendirme sonucunda, Türkiye’deki STK’ların kurumsal şeffalık puanı 70; faaliyet şeffaflığı puanı 48; finansal şeffaflık puanı ise 19 olarak belirlendi.
STK’ların, üst yönetim, şubeler, uluslararası ağlara üyelik, kilit personel gibi kurumsal bilgilerini ve yürütülen, tamamlanan, planlanan projeler gibi faaliyet bilgilerini makul sayılabilecek ölçüde paylaştıkları; bağışların kaynakları, bağışların nerelere harcandıkları gibi finansal konularda bilgi paylaşımı konusunda isteksiz oldukları sonucuna ulaşıldı. Oysa bu konuda yapılan araştırmalar, şeffaflık uygulamalarının kurumlarda hesap verebilirlik kültürünü geliştirerek kurumsal performasın geliştirilmesine katkıda bulunduğunu göstermektedir.
Bu bağlamda STK’ları finansal şeffaflığa zorlayacak uygulamaların Türkiye’de sivil toplumun gelişmesini iki yönde olumlu etkilemesi beklenir. Birincisi STK’lara duyulan güvenin artması, bağışların çoğalması ve STK’ların güçlenmesidir. İkincisi ise hesap verebilirlik aracılığıyla STK’ların kullandığı kaynakların etkinliğinin ve verimliliğinin artırılmasıdır.
Araştırma hakkında daha detaylı bilgi için aşağıdaki bağlantıdan makalenin tamamına erişebilirsiniz.